13 Ekim 2025 Pazartesi

Aydınlar Ocağı 53. Şura Toplantısı-Yılmaz Parlar

  

Türk Devleti Ebedidir

Emekli Tümamiral Yaycı: "Türk Devleti Ebedidir, Tehditler Fırsata Çevrilmelidir"

Aydınlar Ocakları'nın 10-11-12 Ekim 2025 tarihlerinde düzenlediği 53. Şura Toplantısı'na konuşmacı olarak katılan Emekli Tümamiral Prof. Dr. Cihat Yaycı, Türk devlet geleneğinin sürekliliğine vurgu yaparak, jeopolitik tehditlerin nasıl fırsata dönüştürülebileceğine dair çarpıcı analizler paylaştı.

"Tarihi Kimse Çarpıtmasın, Bu Devlet Türk Devletidir"

Konuşmasına tarihsel bir çerçeve çizen Yaycı, Türkiye isminin 1923'te ortaya çıkmadığını, Amerikan Kongre Kütüphanesi'ndeki haritalar da dahil olmak üzere tarihi kayıtlarda, topraklarımızın yüzyıllardır "Türkiye" ve devletin "Türk İmparatorluğu" olarak anıldığını belirtti. "Selçuklu'da bizdik, Osmanlı'da bizdik, Türkiye Cumhuriyeti'nde biziz. Hepsi Türk devletidir" diyen Yaycı, 1876, 1909 ve 1924 anayasalarında devletin dilinin Türkçe olduğunun açıkça yazılı bulunduğunu, bunun dünyadaki tüm federal ve çok uluslu devletlerde benzer bir uygulama olduğunu ifade etti.

"Adalar Denizi Doğru İsimdir, Yunan Tepkisi Bunun Kanıtıdır"

Coğrafi isimlerin hafıza ve ruh taşıdığını söyleyen Yaycı, 'Ege' yerine 'Adalar Denizi' isminin kullanılmasının son derece yerinde olduğunu vurguladı. Yunanistan'ın bu isme gösterdiği tepkinin, doğru yolda olunduğunun bir göstergesi olduğunu belirten Yaycı, Yunanistan'ın 23 adayı Lozan ve Paris Antlaşmaları'na aykırı olarak silahlandırdığını ve bu durumun Türkiye'ye yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğunu altını çizdi.

"Jeopolitik Tehditler, Savunma Sanayii ve Dış Politikada Fırsata Dönüştü"

Yaycı, Türkiye'nin son 45 yılda çevresinde yaşanan 20'ye yakın savaştan güçlenerek çıktığını, bunun temel nedeninin güçlü Türk Silahlı Kuvvetleri ve akılcı dış politika olduğunu söyledi. Bu gerilim ortamının Türkiye'ye önemli fırsatlar da yarattığını ifade eden Yaycı, savunma sanayiinde yaşanan başarılı dönüşüme ve İHA-SİHA'lar başta olmak üzere savunma ihracatındaki müthiş artışa dikkat çekti. Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna savaşında tarafsız ve güvenilir bir aktör olarak öne çıktığını ve her iki tarafı da masaya oturtabilen tek ülke olduğunu vurguladı.

"Kerkük-Yol Projesi ve Türkmenler Hayati Önemde"

Irak'taki gelişmelere de değinen Yaycı, Kerkük-Yol Projesi'nin Türkiye için jeostratejik önemine işaret etti. Bu projenin, Irak Türkmenlerinin yaşadığı bölgelerden ve Ovaköy Sınır Kapısı'ndan geçmesinin hayati önem taşıdığını belirterek, böylece Türkmen nüfusunun ve ekonomisinin güçlendirileceğini ifade etti.

"Büyük Ortadoğu Projesi'nin Hedefi Siyonistan'dır"

Ortadoğu'daki perde arkasındaki asıl gücün İngiltere olduğunu iddia eden Yaycı, 2025 Ağustos'unda İngiliz askerlerinin Kerkük'e konuşlandırılmasını ve British Petrol'ün (BP) bölgedeki milyarlarca dolarlık yatırımlarını bu bağlamda değerlendirdi. Yaycı, "Büyük Ortadoğu Projesi" olarak bilinen planın aslında "Büyük İsrail Projesi" (BİP) olduğunu ve nihai hedefin "Kürtistan" değil, "Siyonistan"ı kurmak olduğunu öne sürdü. İran'ın bölgedeki rolünü sorgulayan Yaycı, İran rejiminin İsrail ve ABD'ye bölgede müdahale etmeleri için gerekçe oluşturduğunu iddia etti.

"Suriye'deki Anlaşma Kabul Edilemez"

Suriye rejimi ile PKK/YPG arasında imzalanan ve "entegrasyon" öngören anlaşmanın kabul edilemez olduğunu vurgulayan Yaycı, "Bir cumhurbaşkanı, kendi ülkesinde kiminle anlaşma imzalar? Bir başka devletin cumhurbaşkanı ile. Bu anlaşma, PKK/YPG'yi fiilen federasyon seviyesine taşımaktadır" diyerek tepki gösterdi.

"Türkiye, Her Krizden Daha Güçlü Çıkacak İradeye Sahiptir"

Konuşmasını umutla bitiren Yaycı, Türk milletinin ve devletinin ebedi olduğunu, yaşanan tüm krizlerden daha güçlü çıkacak irade ve güce sahip olduğumuzu belirtti. Türk dünyası ile kurulan her yeni bağın ve atılan her yeni adımın bu gücü daha da pekiştireceğini ifade etti.

KKTC Tanıtma Dairesi Eski Başkanı Sebahattin İsmail,

 "Kıbrıs, Türkiye İçin Hayati Önemde"

Aydınlar Ocakları'nın 53. Şura Toplantısı'na konuşmacı olarak katılan KKTC Tanıtma Dairesi Eski Başkanı Sebahattin İsmail, Kıbrıs meselesinin Türkiye'nin güvenliği açısından taşıdığı hayati önemi vurguladı ve çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

"Amerika, Enosis Politikasından Vazgeçmedi"

Konuşmasına tarihsel bir perspektifle başlayan İsmail, 1955, 1964 ve 1974'teki darbelerde ABD'nin Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama (Enosis) politikasını desteklediğini iddia etti. İsmail, ABD'nin bu stratejisinden vazgeçmediğini, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Baf'taki Andreas Papandreu Hava Üssü ve Larnaka'daki Evangelos Florakis Deniz Üssü'nün genişletilmesi ve kullanımı için anlaşmalar yaptığını belirtti. Fransa'nın da benzer adımlar attığını, böylece adanın güneyinde ABD donanması ve hava kuvvetlerinin üssleneceğini öne sürdü.

"KKTC'de Yoğun Yabancı Mülk Edinimi Yaşanıyor"

İsmail, İsrail ile GKRY arasında savunma işbirliği anlaşmaları imzalandığını ve Güney Kıbrıs'ta 20.000'e yakın İsrailli'nin yerleştiğini ifade etti. Asıl vurguyu ise KKTC'deki yabancı mülk edinimi üzerine yaptı. Kendi araştırmaları sonucunda, İsrail'in Kuzey Kıbrıs'ta, Türk vatandaşlığına geçmiş şahıslar üzerinden yoğun bir toprak alımı yürüttüğünü tespit ettiğini anlattı. Özellikle Şimon Misrel Aykut isimli, dört farklı vatandalığa sahip bir kişi ve onun şirketleri aracılığıyla 10.000 konut inşa edildiğini ve bu konutların diğer ülke Yahudilerine satıldığını iddia etti.

İsmail, bu durumu belgeleriyle ortaya koyduktan sonra ilk etapta hükümet yetkilileri tarafından yalanlandığını, ancak Milli İstihbarat Teşkilatı'nın devreye girmesiyle konunun ciddiyetinin anlaşıldığını ve yabancı mülk edinimini kısıtlayan bir yasanın çıkarıldığını söyledi. Ancak yasanın, vatandaşlığa geçirilen yabancıları kapsamadığı için yetersiz kaldığı eleştirisini yaptı.

"Acil Adımlar Atılmalı"

Sebahattin İsmail, Kıbrıs Türk halkının geleceği ve Türkiye'nin güvenliği için acilen atılması gereken adımları şöyle sıraladı:

5+1 Görüşmeleri Durdurulmalı: Federasyon temelli müzakereler sonlandırılmalı ve KKTC'nin bağımsız, egemen bir devlet olarak tanınması için büyük bir kampanya başlatılmalı.

Maraş Açılmalı: 50 yıldır kapalı olan Maraş (Varosha), vakıf malı olduğu gerekçesiyle vakıflar idaresine devredilmeli ve yerleşime/turizme açılmalı.

BM Barış Gücü Çekilmeli: KKTC topraklarındaki BM Barış Gücü askerlerinin varlığı sonlandırılmalı.

Taşınmaz Mal Komisyonu Kaldırılmalı: "Savaşı kazanan taraf mağluba tazminat ödemez" diyerek, Rumlara tazminat ödeyen bu komisyon feshedilmeli. İsmail, şu ana kadar 650 milyon dolar ödendiğini iddia etti.

Savunma İşbirliği ve Enerji Anlaşmaları: Türkiye ile KKTC arasında savunma işbirliği anlaşması imzalanmalı, Karpaz'a bir deniz üssü kurulmalı, Türkiye'den deniz altı kabloyla elektrik getirilmeli ve münhasır ekonomik bölge anlaşması yapılmalı.

Doğu Akdeniz'de Sondajlar Yeniden Başlamalı: Türkiye, 2020'den beri çekildiği Doğu Akdeniz'e dönmeli ve sondaj faaliyetlerine başlamalı.

"Çözüm: Monako Modeli"

İsmail, Kıbrıs Türk halkındaki bölünmüşlüğü (federasyon yanlıları ve iki devlet yanlıları) sonlandıracak formülün, Türkiye ile KKTC arasında "Monako Modeli"nde bir anlaşma imzalanması olduğunu söyledi. Bu modele göre KKTC, dış işleri ve savunmada Türkiye'ye bağlı, iç işlerinde ise özerk olacak. İsmail, bu durumun KKTC'nin tanınmış bir devlet olmasına engel teşkil etmeyeceğini, aksine federasyon hayalini bitirip, Türkiye ile entegrasyonu netleştireceğini ifade etti.

Konuşmasını, bu modelin ileride konjonktür uygun olduğunda "Hatay modeliyle" Türkiye'ye katılmanın da önünü açabileceğini belirterek tamamladı.

yilmazparlar@yahoo.com  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder