10 Aralık 2016 Cumartesi

Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter resepsiyon-Yılmaz Parlar




Yaşasın vazgeçilmez Türkiye-Fransa dostluğu


Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter'ın göreve başlaması onuruna 06 Aralık 2016 salı günü tanışma resepsiyonu verildi. Buchwalter yaptığı konuşmada “Yaşasın vazgeçilmez Türkiye-Fransa dostluğu." Dedi


Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Charles Fries ve eşi Helene Fries'in katılımıyla Fransız Sarayı'nda Buchwalter, eşi Sülün Aykurt Buchwalter konuklarına kabulüyle gerçekleşen 
Resepsiyona Milletvekili Hüda Kaya, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü genç, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü,TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası, emekli büyükelçi Özdem Sanberk, Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, işadamı Cem Hakko, ünlü Modacı Vural Gökçaylı, Ünlü organizatör Erkan Özerman, Bahçeşehir Üniversite Dekanı Şanay Yalçın, AB Birliği Müsteşar Yard. Tunay İnce başta nolmak üzere iş, sanat, siyaset ve medya dünyasından çok sayıda isim katıldı.

Charles Fries, tanıtım konuşmasında, İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter için çok isabetli bir atama olduğunu, Buchwalter’in İstanbul’u  Türkiye'yi çok iyi bildiğini hatda bir Türk kadını ile evli olduğunu söyleyerek   "İstanbul'da tıpkı sudaki balık gibi olacaksın. Türkiye ve Fransa arasındaki ilişkileri daha da geliştirmek için tüm niteliklere haizsin. Kolay olmasa da Türkiye'nin çok önemli bir dönemine denk geliyorsun. Son bir yıldır güvenlik anlamında durum biraz daha zorlaştı. Darbe girişiminden sonra siyasi iklimin neden olduğu ortam ortaya çıktı. Suriye ve Irak'taki krizin yansımaları var. Türkiye ile AB ve genel anlamda da Batı ile Türkiye arasındaki tansiyon... Bir diplomat için büyük bir meydan okuma, ama biliyorum ki meydan okumaları seviyorsun. Çok tutkulu bir şekilde Türkiye'yi seviyorsun ve iki ülke arasındaki projeleri enerjinle daha da ileriye taşımak istiyorsun. Son derece potansiyelleri bulunan ve tarihe dayanan bu ilişkileri çok daha ileriye götürmeye kararlısın. Eminim Fransız topluluğunu dikkatlice dinlemeye hazır bir başkonsolos olacaksın. Başarından hiç şüphe duymuyorum. Başarılar ve mutluluklar diliyorum." Dedi

Bertrand Buchwalter çok iyi Türkçe konuştuğu için, Tercüman kullanmadan Fransızca ve Türkçe olarak hitap etdi.  "Bu fevkalade ve enerji dolu şehirde yaşamak bana da güç veriyor, ülkelerimiz ve insanlarımız arasındaki dostluğu büyütmek için çok hayret göstereceğim. 


Özgürlüğünüz, yetenekleriniz ve mücadeleleriniz, Türkiye için bir kazanımdır. İyi ki varsınız. Şunu da söyleyeyim. Türk müziğini severim. Çok çeşitli zevklerim vardır. Bu yüzden efsanevi sanatçı Zeki Müren'e bir atıfla bitirmek istiyorum. Türkler ve Avrupalılar birbirimize şunu söylemeliyiz: Gitme, sana muhtacım. Yaşasın vazgeçilmez Türkiye-Fransa dostluğu." Dedi

yilmazparlar@yahoo.com

10 Eylül 2016 Cumartesi

istanbul-brezilya-konsoloslugu-Bagımsızlık günü-Yılmaz Parlar


Brezilya Bağımsız gününde Atatürk

İstanbul Brezilya Baş Konsolosu Paulo Roberto França Bağımsızlık günü kapsamında 7 Eylül 2016 tarihinde CVK Bosphorus Hotel Teras katında verdiği resepsiyonda yaptığı açılış konuşmasıyla İstanbul sevgisini ifade etmek isterken Atatürk’ün İstanbul hakkında vecizesini dile getirdi..
Brezilya Bağımsızlık günü kutlamaları için İstanbul Brezilya Konsolosluk tarafından verilen resepsiyonda Dışişleri Bakanlık Müşaviri Büyükelçi Uğur Kenan İpek, İstanbul Vali Yardımcısı İsmail Gültekin, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, İstanbul’daki başda Moldovya Genel Konsolos Mr. Veaceslav Filip - Eşi Mrs. Larisa Filip olmak üzere
Başkonsolos ve Fahri Konsoloslar, iş dünyasının temsilcileri, İstanbul’da yaşayan Brezilyalılar ve elit bir katılım davete icabet etti.

İstanbul Brezilya Baş Konsolosu Paulo Roberto França ve eşi misafirleri karşılamaları ardından iki ülke Milli Marşları çalındı.

İstanbul Brezilya Baş Konsolosu Paulo Roberto França ve İstanbul'da bulunan yabancı ülke konsolosluklardan, İstanbul'da Temsilciliği Bulunan ülkelerin ulusal günlerini takip ve Valiliği temsil etmekden sorumlu İstanbul Vali Yardımcısı İsmail Gültekin birer konuşma yaptılar.
Brezilya Bayraklı büyük pasta Konsolos ve Vali yardımcısı tarafından kesildi.

Brezilya İstanbul Baş Konsolosu Paulo Roberto França şubat ayında göreve başladığını 2009 yılında hedefleri, kurulmuş olan Türkiye Brezilya arasında iş ve kültürel bağları güçlendirmek bağlamında, finansal krizin yol açtığı aksiliklere rağmen Brezilya-Türkiye ticari ilişkileri, giderek son on yıl içinde iyileştirilmesinden duyduğu memnuniyetini söyledi.

Özetle França “Son 10 yılda iki ülke ticaret hacminde % 150 artış olmuştur. Bugün ikili ticaret 2.300.000.000 $ ABD rakamına ulaştı. Ekonomik krizle, ne yazık ki, Brezilya ve Türkiye, yakın geçmişte karşı karşıya olduğunu tek engel olmamıştır. Hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de iktidarı ele geçirmek için şiddetli bir girişim, başarısız oldu. Ülkenin zaferi sokaklarda demokratik kurumlarını savunmak için Türk halkının istekli bir sonucu olarak özellikle sağlandı. Kötü yönetime karşı demokrasiyi savunmak için sokaklara dökülen Brezilyalı insanlar ve yaşanan kaos eski Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff görevden alınmasıyla sonuçlandı

Brezilya Anayasası ile tam uyum içinde ve tam yargı süreci ile ilgili olarak, hukukun üstünlüğü ve sanık hakları ile yürütüldüğü vurgulandı. Başkan Michel Temer görev süresinin önümüzdeki iki yıl içinde Brezilya karşı karşıya olduğu birçok zorluklar olacağı bilinçli iktidara bizim demokrasimizi, anayasa ve özgürlükler destekleme ile birleştiğinde bu zor zamanda ülke ekonomimizin güçlendirildiğini göreceksiniz.”dedi.


Sponsor firmalar Anadolu Etap, Elsint, Klimasan, Votorantim, Emirates Havayolları, Demo Ticaret ve Numara On Kahve için desteklerine teşekkür takdirlerini sundu.

França “Son olarak, ben İstanbul'u ve bu güzel ülkeyi ne kadar çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Bu şehirin sihirli olduğunu. Bu ülkenin büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri -İki büyük dünyanın buluşma noktasında, Türk vatanının süsü, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan bir şehirdir.- sözleriyle bitirmek istiyorum.”konuşmasını sonlandırdı.

İstanbul Vali Yardımcısı İsmail Gültekin Türkiye-Brezilya iki ülke siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerin geliştirilmesinden olan inancını dile getirdi.

Türkiye-Brezilya İkili Ticaretine göz atalım.

Brezilya, Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde ilişkilerimizin en ileri düzeyde olduğu ülke olup Güney Amerika’daki ilk stratejik ve bölgedeki en büyük ticari ortağımızdır.  İki Ülke arasındaki ticaret hacmi 2002-2012 yılları arasında her iki ülkenin büyüyen ekonomilerine paralel olarak  yaklaşık on katı artış göstererek  ve 2,773 milyar ABD Dolarına kadar yükselmiştir.

Brezilya’nın yüksek gümrük vergileri ve tarife dışı engelleri ihracatımızı olumsuz yönde etkileyen ve ticaret açığına yol açan en önemli etkendir.


Bununla birlikte, 2015 yılında Brezilya
ticaret hacmimiz yaklaşık 2,5 milyar Dolar  . 2015 yılında ihracatımızın 458,6 milyon Dolar olduğu, aynı dönemde ithalatımızın ise yaklaşık 1.793,6 milyon Dolar olarak gerçekleştiği görülmektedir.

Brezilya konsolosluk ilgililerin verdikleri bilgilere göre; “1822'de Portekiz parlamentosu ilk koloni statüsüne geri dönmek isteyince, Brezilyalılar, Dom Pedro Jose Boni Facia de Andrada Silvan'ın liderliğinde bağımsızlık hareketlerini başlattılar ve 7 Eylül 1822'de bağımsızlıklarını ilan ettiler. Brezilya İmparatorluğu 1889 yılına İkinci Dom Pedro zamanında darbe ile krallık idaresi yıkılarak cumhuriyet idaresi kuruldu. Darbe lideri Manuel Deodoro da Fonseca ülkenin ilk cumhurbaşkanı oldu. 1914'te siyasi birliği temin eden Brezilya, bütün dünya ülkeleri tarafından tanındı.”

Katiana Arslan ve Luciane Ferreira brezilya lezzetlerini tatdırdı. Jozi Levi orkestrası Brezilya seçkin müziklerinden derlediği repertuvarıyla davetliler dans ederek milli dansları samba yaparak doyasıya eğlendiler.
Emirates Havayolları’nın Brezilya uçak bilet hediye çekilişi heyecanlı anlar yaşatdı.



yilmazparlar@yahoo.com

  

5 Haziran 2016 Pazar

Fransa konsolosluk iftarı 2016 iftar yemeği - caz konseri -Yılmaz Parlar

FRANSA VE TÜRKİYE LAİKLİĞİ FARKLI

“Fransa’daki Müslümanlar Müslüman oldukları için özür dilemek zorunda değildirler.” 


“Laiklik farklı dinlerin inananları, inanmayanların bir arada birlikte yaşayabilmelerini sağlamak için bulabildiğimizin en iyisi zira inanmayanların inanmadıkları için özür dilemek zorunda olmadığıdır.”

Fransa İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach ve Eşi Olivier Bouquet, Fransa saray bahçesinde, özel konukların katılacağı, Haziran 2016’de verecekleri iftar yemeği ve iftar sonrası “Ramazanda Caz Festivali kapsamında”  verilecek müzik konseri hakkında, Fransız Kültür Merkezi İstanbul şube Direktörü, Matthieu Bardıaux ile birlikde, Fransız Sarayında 3 haziran 2016 Cuma günü düzenlediği Basın toplantıda ilk kez geçen yıl başlattıkları iftar yemeği ve caz konseri etkinliğini bundan sonra geleneksel hâle getirmek istediklerini dile getirdi. 
Fransa ve Türk laiklik anlayışının farklı olduğunu vurgulayarak, ancak Fransa laikliğinin prensiplerini ele alarak ifade etti.

Başkonsolos Muriel Domenach “İslam barış dini Fransanın ikinci dini. Fransa daki Müslümanlar arasında tıbki diğer farklı insanlar gibi dini vecibelerini getirebilmektedirler. Fransa daki Müslümanlar Müslüman oldukları için özür dilemek zorunda değildirler. Yakın zamanda yapılan araştırmalar Cumhuriyet değerleri ile uyumsuz olarak İslami reddedenlerinin 2016 ilk aylarında yapılan araştırmalar 2015’e göre iki kat sayıda az olduğu göstermektedir. Düşüş göstermiştir. Fransız makamları ırk ve din üzerine kurulmuş ayrımcılığı nefret söylemi ve eylemcilerine karşı son derece katıdır.”dedi

Bu konuda ısrarcı olduğunu kararlı bir şekilde ifade ederek 
“Bu ramazan gecesi özgürlük ve eşitlik olan diğer ikisine saygı içerisinde sembolümüzün üçünsünü oluşturan kardeşlik bir anı gibi algılanmaktadır. Ramazanın kardeşlik ruhu bu sene özel bir müzikal karşılaşma ile canlanacak.” Sözlerinden sonra Fransız laiklik ne sivil din nede bizahiti bir son açık bir laiklik dışlama değil bir özgürlük bir birleşme prensibi olduğunu “Farklı dinlerin inananları, inanmayanların bir arada birlikte yaşayabilmelerini sağlamak için bulabildiğimizin en iyisi zira inanmayanların inanmadıkları için özür dilemek zorunda olmadığıdır.” Söyledi.
Fransız laikliği dışlama değil, bir özgürlük ve birleşme ilkesi olduğunu, farklı dinlere mensup inananlarla inanmayanların özgür olması şeklinde ifadeleriyle, Domenach “İslam, Fransa’nın ikinci dinidir, İslam barış dinidir. Fransa’da Müslümanlar ibadetlerini yapabilmektedirler. Kuzey Afrika Müslümanların geleneklerini bilmekteyiz. Kardeşlik aynı zamanda, hem çok farklı dinler  hem de birbirine çok yakın kültür müzik geleneğine sahibiz.” 
Her fırsatda Türkiye İstanbul sevgisini ağzından düşürmeyen, eşinin de Osmanlı tarihcisi olduğunu arşiv araştırmaları yaptığını ve Türkiye Fransa ilişkilerinin, ekonomi, kültürel sosyal bakımdan iyi düzeyde seyretmesi için etkin çalışmalar yürüttüğünü bildiğimiz Konsolos Muriel Domenach neden böyle konuşmaya ihtiyaç duydu. 
Şimdi biraz laiklik konularına bakalım;
Fransa, yönetimde ülkenin başlıca ilke ve ülküleri İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nde açıklanmıştır. Laiklik Her İki Ülkede de Teknik Bir Hukuksal Kurumdur. Laiklik, dinsel olmayan (seküler) alan ile dinsel alan arasındaki ilişkinin düzenlenmesi için devlet tarafından kullanılan özel bir tekniktir. Laiklik ilkesine hem Fransız hem de Türk Anayasasında yer verilmiştir.
1958 tarihli halen yürürlükteki Fransız Anayasasının 1. maddesi Fransa Cumhuriyetinin laik bir cumhuriyet olduğunu açıkça belirtmektedir.
1982 Türk Anayasası 2.maddesinde de Türkiye Cumhuriyetinin “laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu vurgulanmaktadır.
Hiçbir dinin veya inancın devlet, millet, kurumlar ve birey üzerinde baskın olmaması prensibi din ve vicdan özgürlüğü, farklı din ve inançların hukuk önünde eşitliğidir laiklik.’
Fransız Devriminin bir ürünü olan ve tarihsel süreçte bu ülkeye özgü bir kurum olarak ortaya çıkan laiklik, bu devrimden birçok açıdan esinlenmiş olan Türk Cumhuriyet Devrimiyle Türkiye’deki toplumsal hayata da girmiştir. Fakat laikliğin hem hukuksal yorumu açısından, hem de ideolojik işlevi yönünden bu iki ülkede farklı algılandığı gözlemlenmektedir. 

Fransa, Osmanlı İmparatorluğunun en eski ve en iyi müttefiki olmuştur. Fransız- Osmanlı ilişkisi dünyanın en eski ve en uzun siyasi ittifakıdır. Türkiye Fransa ilişkileride iyi seviyede seyretmektedir.
Çok mükemmel ilişki seviyeler için, ülke ve yerel yönetimler, kurumsal toplum örgütler, şirketler, sanat kurumları ve bireylerin iyi niyetinden geçmektedir. 

Fransız Kültür Merkezi İstanbul şube Direktörü, Matthieu Bardıaux verilecek konser ve sanatcılar hakkında detaylı bilgiler verdi


Çingene müziği enstrümanlarını iyi bilen bir müzisyenler  grubu (Dj Smaj)  ona eşlik edecek, perküsyon aletleri çalan Türk müziği uzmanı olan Burhan Öcal, Cem Yıldız, Çorlulu Savaş konserde yer alacak olan sanatcılar.


yilmazparlar@yahoo.com  

4 Nisan 2016 Pazartesi

KÜLTÜREL MİRAS CAN BULDU-YILMAZ PARLAR


KÜLTÜREL MİRAS CAN BULDU


Başkanlğını Av. Murat Hazinedar'ın yaptığı Beşiktaş Belediyesinin bünyesinde bulunan Koruma Uygulama Denetleme Bürosu (KUDEP) Uzmanı Mimar Ayşe Ünlü’nün üstlendiği proje kapsamında kültürel mirasa sahip çıkarak bakımsız durumdaki tarihi çeşmeleri suyla buluşturması, sosyal sorumluluğu, Beşiktaş Belediyesinin ilçe genelindeki tüm çeşmeleri kurtarmak için Vakıflar’la protokol imzalaması, Vakıf-Kültürel  Miras- Su üçlüsünü kaleme almama zorladı.


Dünya kültürel miras anlaşmalarına göz atalım;

-Lahey konvansiyonu – silahlı çatışma halinde kültürel varlıkların korunmasına ilişkin sözleşme
-Dünya kültürel ve doğal mirasının korunmasına dair sözleşme
-Avrupa kültür konvansiyonu
-Avrupa mimari mirasının korunmasına ilişkin sözleşme
-Arkeolojik mirasın korunmasına ilişkin avrupa sözleşmesi
-Akdeniz’de özel koruma alanlarına ilişkin protokol
-Somut olmayan kültür mirasının korunmasına ilişkin sözleşme
-Anıtların korunması ve restorasyonu için uluslararası tüzük-venedik tüzüğü
-Arkeolojik mirasın korunması ve yönetimi tüzüğü
-Nara özgünlük belgesi
-Kültür varlıklarının kanunsuz ithal, ihraç ve mülkiyet transferinin önlenmesi ve yasaklanması için alınacak tedbirlere ilişkin sözleşme
-Uluslararası çalınmış ve kanunsuz şekilde ihraç edilmiş kültürel varlıkların geri verilmesi UNIDROIT sözleşmesi
-Sualtı kültür mirasının korunmasına ilişkin sözleşme
-Toplum için kültür mirasının değeri çerçeve sözleşmesi
-Kültürel ifade çeşitliliğinin korunması ve geliştirilmesine ilişkin sözleşme

 “Dünya miras değerleri sosyal ve ekonomik gelişmeye ve toplumlarımızın hayat kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmalı ve miras değerlerinin belirlenmesinden, korunmasına ve yönetilmesine kadar tüm süreçlerde yerel toplulukların aktif olarak yer almaları sağlanmalıdır” Budapeşte Deklerasyonu 2002

1972 yılında Paris’te yapılan UNESCO 16. Genel Konferansı, “bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerleirn yaşatılamsı için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla” toplanmıştır (Madran-Tağmat 2007, vd 46). Bu toplantı sonucunda konu uluslararası bir sözleşme haline getirilmesi kararlaştırılmıştır. Ülkemiz bu sözleşmeyi 1982 yılında imzalamıştır.
Sözleşmeye taraf olan devletler, ülkelerinde bulunan kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, sergilenmesi ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması görevini üstlenmiştir.  Bunun için ülkeler kendi imkanlarını sonuna kadar kullanacak ve yetersiz kalındığı durumlarda her türlü uluslararası yardım ve işbirliğini sağlayacaktır.
Dünya kültürel ve doğal mirasının korunmasına dair sözleşme
Devletler, doğal ve kültürel mirasın korunması için, kültürel ve doğal mirasa toplumsal amaçlı bir işlev vermek ve bu mirasın korunmasını gerçekçi planlamalarla gerçekleştirmek; bilimsel, teknik ve araştırmalar gerçekleştirmek,; kültürel mirasın belirlenmesi, korunması, sergilenmesi ve yenilenmesi için gerekli yasal, bilimsel, parasal önlemleri almak; bu konularda ulusal veya bölgesel merkezler kurmak çabalarını gösterecektir
Avrupa Kültür Konvansiyonu
Avrupa’da yaşayan toplulukların eğitim, kültür ve bilim alanlarında gelişmesi, işbirliği ve ortak kültür mirasını geliştirmek amacıyla kabul edilmiş bir sözleşmedir. 1954 yılında Strasbourg’da imzalanmıştır ve ülkemiz 1957 yılında bu sözleşmeyi kabul etmiştir. Buna göre taraf ülkeler, Avrupa ölçeğinde kültürel paylaşımlar için ortak programlar geliştirmeli, uzman değişimi gerçekleştirilmelidir. Ayrıca her ülke kendi kültür mirasını Avrupa kültürünün bir parçası olarak görmeli ve bunu korumak için gerekli önlemleri almalıdır.
Dahada ilave edeceğimiz pek çok anlaşmaya ülkemiz imza atmıştır.
Gelelim vakıflarla Beşiktaş Belediyesinin Vakıflarla  anlaşmasına;  Osman Bey döneminden beri varlığını gösteren vakıf sistemi ile Osmanlı Devletinin iktisadi, sosyal, siyasi kültür hayatını tam  anlamak mümkündür. Vakıf müessesesinin Osmanlı toplum hayatında; iskan, istikrar, şehircilik, eğitim, kültür, sosyal hizmet ve ekonomik açılardan derin izleri bulunmaktadır. Vakıf sisteminden yararlanılarak ülke zenginliklerinin paylaşılması, adil devlet yönetiminin tesisi ve erdemli şehirlerin kurulması konularında, başarı sağlanmıştır.
Serveti sürekli sosyal hizmete dönüştüren, serveti toplum yararına kamulaştıran, Bu tesisler sayesinde sosyal yardımlaşma, sevgi ve saygıya dayalı bir toplum hayatı inşa edilmekteydi.

İktisadı hayatında ehemmiyetli bir rol oynayan dini-içtimai bir müessesenin adı olan Vakıflar tarafından gerçekleştirilen, sebiller, çeşmeler, hamamlar, hanlar,  mektepler, medreseler, darüşşifalar ve bu yapılar bütünlüğü sayesinde çevrenin fiziki ve sosyal alt yapısı tamamlanmış yaşanabilir ortamların hazırlanmasından sonra, yerleşik bir düzen kurmaları sağlanmıştır. Yol, su, köprü, kaldırım, çeşme ve sebil gibi bayındırlık ve kültürel müesseseler, tarih boyunca hep vakıflar tarafından kurulmuşlar ve idare edilmişlerdir.


Osmanlı döneminde kurulan vakıfların sayısı 35.000’in üzerindedir. Değişik dönemlerde vakıflar üzerinde yapılan araştırmalar, Türk iktisadi hayatının ortalama % 16’sına vakıfların hakim olduğunu göstermektedir.


Vakıf sektörü, meydana getirdiği sistem ve gösterdiği ekonomik faaliyetler itibariyle, gelir sağlayan ve elde ettiği bu gelirlerle toplum ve devlet yararına, çok çeşitli konularda hizmet üreten, kendi kendine yeterli bir yapıya sahiptir.


Su konusuna gelince; İki hidrojen ve bir oksijen basit bir bileşik.. Ancak bu kadar basit değil..

Su İstanbulun varlığı ve özü kadar hayatın özü. İstanbul sudan güç aldı, Suyun sayesinde Istanbul başka medeniyetlerden beslendi, ve bunlarada kendi marifetlerini ve güzelliklerini verdi.

Araştırıldığında insan kimliğinin karışık dünyasını ve geçmişle iletişim kurmanın ilkel içgüdüsüyle deneyimlerin zor alanlarına girmeye çalışıldığında ne kadar zahmetli yollardan suya kavuşmanın görüntüsü çıkar.


Tarih boyunca topluluklar ve devletler arasında savaşlara sebep olan medeniyetlerin kurulmasına ve yıkılmasında temel faktör teşkil eden olmaması tabii dengeyi bozarak diğerlerininde sonunun gelmesine tesir edebilen suyun, sağlıklı yaşam için güvenli su kaynaklarının çeşmelerin  muhafazası, sürdürülebilir ve güvenli yapıya kavuşturulması konularında hepimize büyük sorumluluklar düşüyor.

İstanbul tarihin geride bıraktığımız yıllarından sonra yerleşim şehirleşme bilimsel yapılaşma yerine çarpık inşa edilmesi kültürel varlıkların arada sıkışması şehirleşme anlayışına yeniden yapılanmada fırsat olacak kentsel dönüşümün estetikden uzak rantsal dönüşüm olarak uygulama sonucunda İstanbul’un tarihi varlıklarını dahada içine gömdü.
Düzensiz yapılaşma su ekosistemleri için de önemli bir kayıbı beraberinde getiriyor.
Bunlardan yola çıkarak Beşiktaş Belediyesinin bu projesesi bireysel ve toplumsal olarak sosyal sorumluluklara çağrı niteliğinide taşıyor.


 yilmazparlar@yahoo.com